Çerçeve kelimesi, bir alanı belirlemek için çizilmiş ya da çizili olduğu varsayılan bir sınırı, hattı, çizgiyi akla getirir. Dolayısıyla psikoterapi sürecini belirleyen ve devamlılığı için elzem olan bir sınıra atıf yapar psikoterapötik çerçeve. Bu sınırların içinde kalması gereken önemli noktalar ile bu sınırın dışında kalması gerekenleri hem analize gelen kişiye (analizan) hem de analize rehberlik eden kişiye (terapist) hatırlatıcı, dışardan içeriye girmeye çalışan unsurlara karşı uyarıcı ve engelleyici ya da içeride barınması gereken şartları koruyucu en önemli terapötik araçtır.
Çerçeve, analizan ile terapist arasındaki amaca yönelik ilişki ve iletişimin, bu iletişimdeki sorumluluk alanlarının, iş-bölümünün üzerinde konuşularak anlaşıldığı bir tür çalışma kontratıdır. Dolayısıyla kontrat öncelikle sürecin faydasınadır. Bu faydanın zarar görmemesi için seans odasındaki iki kişinin de keyfiliğinden feragat edeceğine dair karşılıklı bir mutabakattır. Bu fayda, ilerleyen süreçte analizan tarafından bazı dönemlerde görmezden gelinebilir, unutulabilir, hatta çatışma konusu olabilir. Tüm bunlar psikoterapi sürecinde beklenen ve hatta olmasının analizanın kendi duygu, düşünce ve hareketleri üzerine düşünebilme fırsatı yaratan en önemli anlardır. Çünkü dışarıda olanlar üzerine konuşmaktan dikkati kişinin o an içinde hissetiklerine çeker. Bu anlamıyla diyebiliriz ki aslında çerçeve üzerine olan tartışmalar, duygular ve düşüncelerin aktifleşmesi ya da çeşitli davranışsal görünümlerle ortaya çıkması psikoterapinin başladığı gerçek anlardır. Bu anlarda, analizanın canı sıkılabilir, anlaştığı halde süreç içinde çerçevenin maddeleri konusunda şüphe, tedirginlik duyguları ile karşılaşabilir. Kimi zaman gereksiz, tek taraflı işleyen bir kontrol aracı olarak algılayabilir. Ya da çerçeveye uygun olmayan davranışlar göstererek çalışmayı sabote ya da bloke edebilir.
Devam edecek…
Nevhan Varol