İç Sesler Korosu: “Kapanmayan Dosyalar, Faili Meçhul Cinayetler İçin Tek Kişilik Operet”

“Aslında tüm cinayetlerin faili bellidir. Fiili gerçekleştiren bildiği için ne kadar meçhuldür ki cinayet. Tanığı olmadığı ya da cinayet mahalinde iz bırakmadığı için mi fail meçhuldür? Failin kendisi aynı zamanda tanığı değil midir? Ya da anılarındaki görüntüler, kokular, katlettiği suretle temasından kalanlar; mahalde olmasa bile zihninde, kalbinde, içinde iz bırakmamış mıdır?”

Ne çok şeyden yargılandık.. Ne çok şey için kendimizi savunduk.. Ne çok şey için aslında öyle olmadığımıza inandırdık karşımızdakileri… O kadar çok mahkeme kurulduki etrafımızda ve o her mahkeme farklı suçlardan yargıladı, idam etti ya da beraat ettirdi bizi… Kıblemiz, herkesle değiştiği için, bizde hep döndük… Dönek olduk kendimize.. Kendi kıblemizi kaybettik. En kötüsü ise kendimizi öldürdük, karşımızdakileri yaşatmak için.

Ne zaman açılacak kapıları iç-mahkemenin? Ne zaman hesabı verilecek, içerde doğmadan ölen ya da doğupta ihmal edilen ceninin? Çocuğunu hayata getirmeme fiilinin sahibi olan bir anneye, onu hiç anlamadan biçtiğimiz şu ahlaki söylem : “nasıl kıydın sabiye”…. Neden hiç işlemez içimizde yeşerirken budadığımız kendimize? Neden hep boğulur dış seslerle, iç sesler korosu?

Dışardan bakarız kendimize. Bakar ve törpüleriz kabul görmeyeceğini inandığımız şeyleri. Aynı gözlerle bakar törpüleriz birbirimizi. Törpülendikçe azalırız, azaldıkça köleleşiriz, köleleştikçe yok oluruz ölmeden. Halbuki, en temel kodumuz, canlı kalmakken.

Hangi yasada yeri var özyıkımın? Hangi mahkeme ya da sosyal kurum elimizden alır, ihmal ettiğimiz kendimizi? Kimler örgütlenir, içsesler korosunun yitip giden, baskılanan, ötelenen hakları için?

Belki de, içimizde barınan ve dışarı çıkmak isteyen ses yerine ararız, “insan hakları” nı. Bulamadığımızda savaşır, örgütlenir, hesap sorarız. Başkası için ya da başkalarıyla ses çıkarmak, kendin için ses çıkarmaktan daha kolaydır. Bağırırız, kurtarırız, savaşırız uğruna. Halbuki ne haddimize, başkası adına bağırmak, başkasını kurtarmak, başkası için savaşmak.. Kendimiz kayıpken, ne haddimize?

“Kuruldu idam sehpam, içimde. Davam, devam etmekte. İstemem, içimdekileri benden başka savunacak ya da yargılayacak herhangi birini.. Kim tanır ki beni, benden iyi. Kalem kırılıcaksa, benim elimde kırılmalı…Ya da salacaksam dünyaya özgür ruhumu, kelepçelerin kilidini ben açmalıyım. Adaletin kılıcı içerde keskin ise, dışarısı zaten adildir bilirim.”

iç sesler korosundan : suret-i dehliz

bilse, durmaz insan
            arkasındakini duvarın…
ya yürür ilerler arkasından,
ya geçer gider önünden.
ne arkasında bıraktıklarına,
ne de arkasına geçmeye dertlenir.
ve bilse insan,
          kendi duvarının arkasında yalnızca kendi gizlenir;
ya gider gizi çözer,
ya kaçar gizlenir…
ve görse insan,
ki kaçmak, çözmekten daha acı,
bırakır kendini geçmişin dehlizinden aşağı

Nevhan Varol

(*)PsikeArt ocak-Şubat 2013 sayısında yayımlanmıştır