doğumundan öncesi kadar uzak yollardan, çağrısını duyduğu,… ismini yüreğinde taşıdığı, suret-i pinhanın.. kelam-ı pinhanın… yüreği pinhanın yaşadığı kente, şehr-i İstanbul’un yedi kuleli kapısına geldi. vücut buldu, taşıdığı ism-i miras; nef(e)s...
kendilerini başkalarına dayayanlar diyarında yürüyenlerin izleri silinir kumsalda, rüzgardan her adım yalnız kalır hatta aksak bir bacağı kısa bir adamınki gibi adımlar hem uzaktır birbirinden hem de biri daima yüksekten bakar yürü, ardına bakmadan sahilde sil izleri,...
tramvay yolları bir öykünme ise de geçmişe bu yollar vatmanın zili ile inlemiyor artık bir ara güler karesinden fırlayan turistik yorumudur istiklalde yaşanan ne o ince sivri topuklarla, fötr şapkaların devşirme inkilapları ne de şimdinin içi boş modern cemaati...
“usta” ve “ölüm” ne demek bilmediğimiz yağ ve balı satıp, ustamız öldüğünde sekerek gülüştüğümüz günlerdi hani komşu çocuğa bilmem kaç dandy draje verirken bisikletine binmek için akşamına ben düşüp dizlerimi kanattığım o da bir tomar sakızı...
bağlaçları severdim eskiden (ve) el ele tutuşmasını cümlelerin öncesi ile sonrasını bir arada tutan şimdiyse noktaları her cümleyi kendi içinde olgun kılan başlayan /./ bitiren/./ o anı kapsayan/./ bir de üç noktanın yan yana duruşunu sessizliğin resmini çizen yarım...